18 Temmuz 2011 Pazartesi

Antika mobilyaları nasıl korumalı?


Yüzlerce yıl yaşayıp, geçmişin kültür ve sanat anlayışını günümüze taşıyan antika mobilyalarımızın daha da uzun ömürlü olmaları için, güneş, rutubet, ısı kaynaklarından uzak tutmamız gerekiyor.

Antika değeri olan mobilyalarımızı korumak, bakımlarını doğru biçimde yapmak, onları satın alırken nelere dikkat etmemiz gerektiği son derece önemli. İşte sizlere çeşitli tavsiyeler.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Tuğralı Gümüş



Antika dünyasının önemli efsanelerinden olan "tuğralı gümüş" kavramı üzerine bir kaç minik ipucu vermek lazım. Son yıllarda müzayede evlerinden kıyıda köşede kalmış eskicilere kadar hem konuşulan hem de sözümona ele geçirilen bu tuğralı parçaların mazisi sanılanın aksine oldukça yenidir. Üretilen kıymetli eşyaya tuğra/arma basılması adeti Rusya başta olmak bir çok Avrupa ve Doğu monarşilerinde yüzyıllardır vardır. Ancak sanılanın aksine bu tuğra/arma hadisesi eşyanın saraya ait veya saray mensupları için üretildiğine delil değildir. Bu bir nevi kullanılan gümüşün saflığının devlet tarafından garantilenmesi ve imalatçının ayar konusunda "emin" yani güvenilir olduğunu belirtmek için kullanılmıştır. Osmanlı'da yaygın olmamakla beraber diğer bazı Avrupa Hanedanları'nın resmi onaylarını taşıyan atölye ve imalatçılar ayrıca Monarşinin izin verdiği bir simgeyi de imal ettikleri eşyaya basabilirlerdi.

Bizim Rus ve İran gümüşleri ile tanımaya başladığımız tuğralı/armalı gümüşler I. Meşrutiyet sonrasında Osmanlı topraklarında da yaygınlaşmaya başladı. İstanbul'un yanı sıra İzmir, Lübnan, Bitlis ve Mardin yörelerinde de gümüş atölyeleri mamüllerine tuğra vurmaya başladılar. Bu ayar garantisinin yanında bir satış ve pazarlama hilesiydi aynı zamanda. Satın alanlar bu eşyayı alırken aristokrasinin bir simgesini de satın almış oluyorlardı bir anlamda. Oysa "Saray" 'ın iş yaptırdığı gümüşçüler sadece İstanbul'da konuşlanmış 2-3 imalathane idi. Hele ki Hanedan'ın mali yapısının oldukça bozulduğu, savaş ekonomisinin sürdüğü Abdülhamit ve sonrası dönemde, "Saray işi" üretim oldukça azdır. Bu eşyalar hakkında dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da Osmanlı Tuğralı gümüşün pazar bulması yüzünden Rusya ve İran orijinli bir çok imalatçının da ürünlerine tuğra vurmuş olmasıdır. Özellikle II. Abdülhamit dönemi ve sonrası gümüşlerin otansitelerini garantilemek çok müşküldür.

Günümüzde ne yazık ki Osmanlı tuğralı gümüşler piyasayı sarmış durumda. Gerçekten otantik ve orijinal olsa, satanın yolda bulsa vermeyeceği paralara müşteriye teklif edilmekteler. Bu konuda uzmanlardan yardım isteyerek ve satanın kim olduğuna kendimizi kaptırmadan şüpheyle alım yapmalıyız. Son olarak aldığımız parça orijinal tuğralı olsa bile bunun saraydan çıkmış olduğu anlamına gelmediğini de aklımızda tutmalıyız. Çok güvenilir bir orijin takibi yoksa sadece sahip olduğumuz parçanın güzelliğine odaklanmalı ve bununla gurur duymalıyız yoksa bazen kara mizaha varan durumlarda kalarak, kendimizi küçük düşürebiliriz.

8 Temmuz 2011 Cuma

Sevrés Porselenleri Hakkında Kısa Bilgi


Milattan Önce 600 yılından beri porselen üreten Çin ve sonrasında bu konuda aşama kaydeden Kore uzun yıllar, hatta yüzyıllar boyunca bu beyaz hazineden çok büyük gelir elde ettler. Baharat yolu ile Ortadoğuya ve oradan Avrupaya satılan porselenler Avrupa Saraylarında inanılmaz talep görüyor ve asiller için bile bir statü göstergesi sayılıyorlardı.

Bu çok değerli ürünün Avrupa’da üretilmesi için sayısız deneme yapılmış ancak 15. Yüzyıldaki Medici Porselenleri dışında bir başarı yakalanamamıştır aslında bu denemeler de sınırlı sayıda kalmış ve seri üretime geçilememiştir. Avrupa’da ilk başarılı Porselen imalatı Dresden yakınlarında kurulmuş olan Meisen Porselen Fabrikası’nda gerçekleştirilmiş (1710) ve 18. Asır boyunca bütün Avrupada birbirinin peşi sıra fabrikalar açılmıştır.


1740 yılına gelindiğinde ise Sevrés kasabasında XV. Lois ve Madame Pompadour’un himayesi ve desteğiyle Fransa Kraliyet Atölyesi olarak, Manifacture Naationale de Sévres açıldı. Bu atölye açıldıktan sonra çok kısa bir dönemde ekol haline gelerek 18. Yüzyılın en önemli sanat eserlerini üretmeye başladı. Efsanevi pembesi ve taklit edilemez mavisi bütün avrupa Sarayları tarafından aranmaya başlamış, zaten sınırlı olan üretimi talebi karşılamaktan çok uzak kalmıştır. O dönemde dahi müzayedelere, hatta karaborsaya düşmüştür. Jean-Claude Chambellan Duplessis ve Albert-Ernest Carrier-Belleuse gibi sanatçıların direktörlük döneminde üretilen parçalar kelimenin tam anlamıyla paha biçilmezdir.

Ülkemizde atın çağ sayabileceğimiz 1830 öncesi parçalara rastlamak neredeyse imkansız olduğu gibi, çok sonraki dönemlere ait bir çok Yıldız ve Limoges ne yazık ki Sévres diye alınıp satılmaktadır. aşağıda Sévres Porselenlerinde kullanılan bazı damgaların resmini veriyorum. Meraklılarına bir fikir verir umarım.

Halı'nın Kısa Tarihçesi ve Eski - Antika Halı Arasındaki Fark



En Eski Halı

Günümüze ulaşmış en eski halı, bir İskit prensinin donmuş mezarında bulunmuştur. Halı bir buz kütlesinin içinde tamemen donmuş olduğundan dolayı bozulmadan günümüze kadar ulaşmıştır.

Dünyada bilinen bu en eski havlı halı, yün olup MÖ 5.-4. yüzyıldan kalmadır ve Pazırık (Pazyryk) Vadisi'nde bulunduğu için "Pazırık Halısı" olarak adlandırılmıştır. Bu halı Sergei Ivanovich Rudenko tarafından 1949 yılında bir Sibirya höyüğünde yapılan kazı sırasında bulunmuştur. Bu halının kökeninin sibirya"da yaşayan Türki gruplara, İskitlere veya Persli Ahamenişlere dayandığı söylenmektedir.

Bulunan ilk halı, 183x200 cm boyutundadır ve her metrekaresinde yaklaşık olarak 360.000 ilmek bulunur. (İlmek: Halı dokurken düğümleri bağlamak) Muhteşem bir yapıya sahip olan halının ilmek yoğunluğu günümüzde birçok halı mağazasında satılan halılarınkinden daha yüksektir. Deseni çok zengin ve ilginçtir; ortasında 24 tane çarpı şeklinde figür vardır; bunların her birinde stilize edilmiş 4 nilüfer çiçeği vardır. Bu kompozisyonu grifinlerle çerçevelenmekte ve bunu 24 alageyiklik bir sınır izler. en geniş sınırında yük atı ve insan figürleri, orta kısmında bir kurdele motifi vardır. Halının bir zamanlar parlak olan kırmızılarının, lacivertlerinin ve yeşillerinin artık solmuş olmasına karşın, o zamanlar oldukça canlı oldukları anlaşılmaktadır.

Dünyanın en eski halısı; Rusya, St. Petersburg'daki "State Hermitage Müzesi"nde sergilenmektedir.



Halı Kullanımının Tarihçesi

Halı, evlerde ilk kullanıldığı zamanlarda; koruma, zeminin örtülmesi, duvarların kaplanması ve dekorasyon amacıyla kullanılıyordu. Ayrıca genellikle üst sınıflar tarafından kullanılan lüks bir eşya olarak görülmekteydi.

Daha sonra 7. yüzyılda, Hristiyan azizlerin değerli eşyaları Orta Doğudan sevk edilmesi için pahalı mazlemelere sarılırdı. Bu, Roma'dan hacca giden Avrupalı manastır başlarının ağırlığınca altın değerinde kumaşlar ve kutsal emanetler getirmeyi asla ihmal etmedikleri Merovenjler dönemiydi.

Bu nedenle orta çağlardan itibaren batılı sanatçılar Doğu motiflerini tanıyorlardı, bu motifler genel olarak Sasani kökenli olup zamanla Asya, erken Hıristiyanlık, Bizans ve İslam kültürlerinin muhteşem karışımıyla zenginleşmiştir.


Antika Halı ve Modern Halılar

1920 yılından önce yapılan halılar antika kategorisine dahil edilmektedir. Fakat kesin sınıflandırma yapmak gerekirse; Antika halılar genellikle kimyasal boyaların kullanılmadığı önemlerde dokunan, geleneksel halılar olarak tanımlanmaktadır. Bunlar 1860 - 1870 yılları öncesi dönemde, daha kimyasal boyalar keşfedilmeden önce yapılmışlardır.

Bu dönemden 20. yüzyılın başına kadar olan dönemde, üretilen halılar ise yarı antika veya eski halı olarak adlandırılır.

Modern halılar, 1920'li ve 1930'lu yıllardan itibaren Batıdan gelen piyasa taleplerine uygun olarak üretilen halılardır.

Neden antika?


İnsanlık, içinde bulunduğu her çağda geçmişe karşı sürekli özlem duymuş ve bu özlemini, sahip olma tercihi ile gidermiştir. Son yıllarda mobilya ve aksesuarlar "eski-antik" görünüm sağlanarak alıcılara sunulmaktadır. Ancak bizim burada bahsettiğimiz "gerçek antika" dır.


Antika eşya ve mobilyalara 2 türlü sahip olabilirsiniz:

Birincisi, özel yüzey işlemler uygulanmış eskitilmiş mobilyalardan alabilirsiniz. Bu kolay ve ucuz yoldur. Bu yolla, sadece antika görünümlü eşyaya sahip olabilirsiniz. İkinci yol ise, bazıları için zevkli, bazıları için zahmetli ve diğerine göre biraz pahalı olan bir yoldur. Gerçekten eski, az hasarlı mobilyaları satın alarak, restore ettirerek sahip olabilirsiniz. Eski eşya pazarları, antikacı dükkanları, açık pazarlar ve mezat salonlarından temin etmeniz mümkündür

Antika Nedir?



Antika, italyanca bir kelimedir. Osmanlılarda Antika yerine, Giranbaha, tuhaf tefarik, pahası ağır, az bulunur, hoşa giden mümtaz eşya tabiri kullanılırdı. Antika kelimesi ise 19. yüzyıldan itibaren dilimizde kullanılmaya başlandı ve sonra da yerleşti.

Tarih boyunca kurulan devletlerin ata yadigarlarını muhafaza etmeleri, saklamaları, antikaya duyulan önemi arttırmıştır. Ayrıca bazı insanlarda eski eserlere karşı aşırı merak vardır. Bunların neticesinde paha biçilmez antika koleksiyonları meydana gelmiştir. Devletlerin yıkılması, yangın, sel, deprem gibi felaketler, bunlardan pek çoğunun harap olmasına sebep olmuştur. Bir de kıymetini bilmeyen, ata yadigarının ehemmiyetini anlamayan mirasçıların eline düşenler tamamen elden çıkmıştır.

Osmanlı devletinin kuruluşundan yıkılışına kadar muhafaza edilebilen eserler, müzelerimizde saklanmaktadır. Bunların hepsi birer tarihtir. Kazılarda çıkan pek çok eşya, kıymetini bilemediğimiz için veya çalınarak yurt dışına kaçırılmaktadır. Pekçok eserimiz bu sebeplerden dünya devletlerinin müzelerini süslemektedir.

Günümüzde hemen hemen her devlet antika eserlerin memleket sınırları dışına çıkarılmasını yasaklamıştır. Devletler, antika eşyalarla müzeler kurup geliştirerek turizmini geliştirmek için uğraşmaktadır.

islam, Türk, ilkçağ ve Osmanlı eserleri sayesinde yurdumuz, dünyanın en zengin antika kolleksiyonlarına sahip ülkesidir Antika toplayan, satın alan ve satan, yani ticaretini yapan kişilere antikacı denir. antikacılar tarih, sanat tarihi, arkeoloji gibi ilimlerde bilgileri olan kimselerdir. Türkiyede 19. yüz yılda antikacılık müstakil meslek haline geldi. Daha önceleri müstakil olmamakla beraber, çeşitli eşyanın ticaretini yapan kişiler tarafından alınıp satılırdı. Bilhassa, Kapalıçarşı iç Bedesten esnafı, bu işle meşgul olurdu. Halen iç Bedestende antika eşyalar satılmaktadır.




Antika eşyanın değeri, tarihi olması kadar aid olduğu dönemin sanatını yansıtmasıyla da ilgilidir. Bu bakımdan yüksek bedellerle alınıp satılmaları bu piyasayı oldukça genişletmiştir. Günümüzde milletlerarası çapta faaliyet gösteren müzayede firmaları rekor sayılacak değerde antika eşya satışları yapmaktadır.

Değerlerini ancak uzmanların ve piyasanın tayin etmesi sebebiyle antika, kişiler ve hatta şirketler için bir yatırım aracı haline gelmiştir. zaman zaman antika eşya alım-satımı ile uluslararası finans hareketleri hakkında iddialar ortaya atılmaktadır. Bu iddialar, müzayede firmalarının daha da şöhret kazanmasına yardımcı olmaktadır.