9 Temmuz 2011 Cumartesi

Tuğralı Gümüş



Antika dünyasının önemli efsanelerinden olan "tuğralı gümüş" kavramı üzerine bir kaç minik ipucu vermek lazım. Son yıllarda müzayede evlerinden kıyıda köşede kalmış eskicilere kadar hem konuşulan hem de sözümona ele geçirilen bu tuğralı parçaların mazisi sanılanın aksine oldukça yenidir. Üretilen kıymetli eşyaya tuğra/arma basılması adeti Rusya başta olmak bir çok Avrupa ve Doğu monarşilerinde yüzyıllardır vardır. Ancak sanılanın aksine bu tuğra/arma hadisesi eşyanın saraya ait veya saray mensupları için üretildiğine delil değildir. Bu bir nevi kullanılan gümüşün saflığının devlet tarafından garantilenmesi ve imalatçının ayar konusunda "emin" yani güvenilir olduğunu belirtmek için kullanılmıştır. Osmanlı'da yaygın olmamakla beraber diğer bazı Avrupa Hanedanları'nın resmi onaylarını taşıyan atölye ve imalatçılar ayrıca Monarşinin izin verdiği bir simgeyi de imal ettikleri eşyaya basabilirlerdi.

Bizim Rus ve İran gümüşleri ile tanımaya başladığımız tuğralı/armalı gümüşler I. Meşrutiyet sonrasında Osmanlı topraklarında da yaygınlaşmaya başladı. İstanbul'un yanı sıra İzmir, Lübnan, Bitlis ve Mardin yörelerinde de gümüş atölyeleri mamüllerine tuğra vurmaya başladılar. Bu ayar garantisinin yanında bir satış ve pazarlama hilesiydi aynı zamanda. Satın alanlar bu eşyayı alırken aristokrasinin bir simgesini de satın almış oluyorlardı bir anlamda. Oysa "Saray" 'ın iş yaptırdığı gümüşçüler sadece İstanbul'da konuşlanmış 2-3 imalathane idi. Hele ki Hanedan'ın mali yapısının oldukça bozulduğu, savaş ekonomisinin sürdüğü Abdülhamit ve sonrası dönemde, "Saray işi" üretim oldukça azdır. Bu eşyalar hakkında dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da Osmanlı Tuğralı gümüşün pazar bulması yüzünden Rusya ve İran orijinli bir çok imalatçının da ürünlerine tuğra vurmuş olmasıdır. Özellikle II. Abdülhamit dönemi ve sonrası gümüşlerin otansitelerini garantilemek çok müşküldür.

Günümüzde ne yazık ki Osmanlı tuğralı gümüşler piyasayı sarmış durumda. Gerçekten otantik ve orijinal olsa, satanın yolda bulsa vermeyeceği paralara müşteriye teklif edilmekteler. Bu konuda uzmanlardan yardım isteyerek ve satanın kim olduğuna kendimizi kaptırmadan şüpheyle alım yapmalıyız. Son olarak aldığımız parça orijinal tuğralı olsa bile bunun saraydan çıkmış olduğu anlamına gelmediğini de aklımızda tutmalıyız. Çok güvenilir bir orijin takibi yoksa sadece sahip olduğumuz parçanın güzelliğine odaklanmalı ve bununla gurur duymalıyız yoksa bazen kara mizaha varan durumlarda kalarak, kendimizi küçük düşürebiliriz.

1 yorum: